Xi Jinping’in Fransız Kültürüne Olan İlgi ve Çin-Fransa İlişkileri
Xinhua yazarları Ni Siyi, Shi Xiaomeng ve Shang Jun
BEİJİNG, 10 Mayıs (Xinhua) — Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in her Yeni Yıl konuşması, ülkedeki ve dünyadaki meraklı kitap kurtlarına, Xi’nin Zhongnanhai yerleşkesindeki ofisinin raflarında bulunan kitapları inceleme fırsatı sunar.
Dikkatli izleyiciler, kamera hareket ettikçe Xi’nin kitap koleksiyonlarında Kanunların Ruhu Üzerine, Sefiller, Kırmızı ve Siyah ve İnsanlık Komedisi gibi Fransız başyapıtlarının en mükemmel örneklerinin bulunduğunu fark eder. Xi bir keresinde, “Gençliğimde Fransız kültürüne, özellikle de Fransız tarihi, felsefesi, edebiyatı ve sanatına derin bir ilgi geliştirdim” demişti.
Xi, iyi bir okuyucu. Kapsamlı okuma alışkanlığı ise kendisinin küresel bakış açısını şekillendirmiş. Xi, Çin’in yönetimini devraldıktan sonra Çin’le dünya arasında daha iyi bir anlayış geliştirilmesini sağlayan kültürel etkileşimi, diplomasisinin alamet-i farikası haline getirdi.
Fransız aydınlarının klasik eserleri bu kitap kurdu üzerinde o kadar derin izler bırakmış ki, Xi konuşmalarında başta Victor Hugo olmak üzere bu aydınlardan sık sık alıntı yapıyor. 2015 yılında düzenlenen Paris İklim Değişikliği Konferansı’ndaki konuşmasında anlaşma çağrısı yapan Xi, Sefiller’den şu cümleyi alıntılamıştı: “En üstün kaynaklar en zorlu kararlardan çıkar.”
Aslında Xi, Fransız kültürüne ilgi duyan ilk Çinli lider sayılmaz. Merhum Çinli liderler Zhou Enlai ve Deng Xiaoping, 1920’lerdeki Sıkı Çalışma ve Tutumlu Araştırma Hareketi esnasında, o dönemde savaş, yoksulluk ve işgallerden bitap düşmüş bir ülke olan Çin için bir çıkış yolu arayışıyla Fransa’ya giderek eğitim amacıyla geçici olarak bu ülkede ikamet etmişlerdi.
“ZHİYİN” YA DA CANCİĞER DOSTLAR
Xi’nin Fransız kültürüne yönelik takdiri, Fransız liderleriyle temaslarında ve iki ülke arasındaki etkileşimlerde kültürel etkileşimin niçin giderek daha öne çıktığını açıklıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 2019 yılında Fransa’nın Nice kentinde, Akdeniz’e bakan, Avrupa medeniyetini yansıtan ve küçük bir evren olarak görülen asırlık Kerylos Villası’nda Xi’yi ağırladı. Macron burada Xi’ye antik “Konfüçyüs ya da Prenslerin Bilimi” kitabının özgün Fransızca versiyonunun değerli bir nüshasını hediye etti.
Kahverengi ebruli dana derisinden bir kapağı, altın desenli bir sırtı ve kızıl kenarları olan bu Konfüçyüs eseri, 1688 yılında Aydınlanma Çağı’nda basılmıştı. Kitabın birkaç sayfası çevrildiğinde, dalgalı yazı tipiyle eski Fransızca yazılmış şu satırlar göze çarpıyordu: “Okuyuculara– bu kitap, Konfüçyüs okumaları için bir anahtar ya da giriş niteliğindedir.”
Macron, kitabı kapağı açık şekilde nazikçe elinde tutan Xi’ye, Konfüçyüs öğretilerinin ilk çevirilerinin, Fransız düşünürleri Montesquieu ve Voltaire’e esin kaynağı olduğunu söyledi. Xi, “Bu son derece kıymetli bir hediye” dedi. Kitap daha sonra Çin Ulusal Kütüphanesi’nin değerli koleksiyonuna katıldı.
Avrupa, 17. yüzyılda “Chinoiserie” diye adlandırılan bir akıma tanıklık etti. Bu akım, Çin’le artan ticaretin etkisiyle 18. yüzyılda tüm kıtayı sardı. Aynı dönemde geleneksel Çin kültürünün felsefi temelini oluşturan Konfüçyüsçülüğü araştırmaya başlayan Fransız Çin bilimciler ise bu fikirleri tüm Avrupa’ya yaydı.
Gözlemciler, bu tür kültürler arası etkileşimleri tarihe not düşüyor. Ünlü modern Çinli akademisyen Gu Hongming, “Görünüşe göre yalnızca Fransızlar Çin halkını ve medeniyetini en iyi şekilde anlıyor. Çünkü Fransızlar, hakiki Çin halkını ve Çin medeniyetini anlamak için her şeyin ötesinde gerekli olan zihinsel niteliğe rakipsiz düzeyde sahipler” diyor.
Xi, 2023’ün Nisan ayında Çin’in güneyindeki Guangdong eyaletinin merkezi Guangzhou’da Macron ile görüşmesi sırasında muazzam kültürel zenginlikleri sayesinde birbirini derinden anlayabilen Çin ve Fransa’nın, “zhiyin” yani canciğer dost olabileceğini söylemişti.
Antik Çin efsanesine göre Yu, başarılı bir Qin sanatçısıyken, onun sadık dinleyicisi Zhong ise Yu’nun müziğiyle taşınan duyguları kavrama konusunda türüne az rastlanır bir yeteneğe sahipti. Zhong’un ölümü üzerine kedere boğulan Yu, “Zhiyin’ini” kaybettiği için çalgısını kırarak bir daha çalmamaya ant içti. “Zhiyin” kelime anlamıyla Çincede diğerinin müziğini anlayabilen çok yakın dost anlamına geliyor.
Xi, Macron’a, “Sadece Zhiyin (canciğer dostlar) bu müziği anlayabilir” dedi.
İKİ BAĞIMSIZ
Xi, 2014 yılında Paris’te düzenlenen UNESCO toplantısındaki simgesel konuşmasında Hugo’dan alıntı yaparak, “Denizden daha engini vardır, o da gökyüzüdür; gökyüzünden daha engini vardır, o da insan ruhudur” dedi.
Uluslararası konjonktürde köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemde medeniyetlerin uyum içinde bir arada yaşamasının sarsılmaz bir savunucusu olan Çin Cumhurbaşkanı, “Gerçekten de farklı medeniyetlerle temas ederken gökyüzünden daha engin bir zihne ihtiyaç duyarız” diye ekledi.
Paris’in UNESCO’ya ev sahipliği yapması ve Xi’nin Fransa’yı Batı medeniyetinin önde gelen bir temsilcisi olarak görmesi dikkate alınacak olursa, Çinli liderin medeniyet vizyonunu dünya sahnesinde ilk kez açıklamak için mekan olarak Fransa’nın başkentini seçmesi şaşırtıcı değil.
O dönemde UNESCO Genel Direktörü olan İrina Bokova, “Xi’nin, bugün yaşadığımız yerde farklı kültürleri, dinleri ve etnik grupları temsil ettiğimizi, ancak ortak kadere sahip bir topluluğun parçası olduğumuzu söylediğini net şekilde hatırlıyorum. On yıl sonra bugün, Cumhurbaşkanı Xi’nin sözlerinin hiçbiri eskimedi. Günümüzde karşı karşıya olduğumuz sorunlara bakacak olursak daha da anlamlı hale geldiler” diyor.
Zamanı tersine çevirip 60 yıl öncesine, 1964’e gidelim. Çin ve Fransa 27 Ocak’ta resmen diplomatik ilişki kurarak tarihi bir gelişmeye imza atmıştı. Soğuk Savaş’ın yarattığı tecritin buzdan pençesini kırmış ve küresel durumun çok taraflı dünya düzenine doğru dönüşümünü hızlandırmıştı. Fransız gazetesi Le Monde, ertesi gün yayımladığı başyazıda bu tarihi anı, “iki bağımsızın rastlaşması” olarak nitelemişti.
Başkan Mao Zedong ve General Charles de Gaulle, Xi’nin ifadesiyle olağanüstü bir bilgelik ve cesaret sergileyerek Çin ile Batı arasında etkileşim ve işbirliğinin kapısını aralamış, “Soğuk Savaş sırasında dünyaya umut getirmişti.”
Beijing Yabancı Çalışmalar Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bölgesel Kalkınma Çalışmaları Merkezi Direktörü Cui Hongjian, “Çin ve Fransa bağımsız medeniyetler ama aynı fikirdeler” diyor.
“Zengin kültürlerinden ve tarihlerinden yararlanan bu iki ülke, dünya eğilimlerine ilişkin temel bir anlayışı paylaşıyor” ifadelerini kullanan Cui, “Başkalarına hükmetmek istemiyorlar, dolayısıyla kendilerine hükmedilmesini de istemiyorlar” diye de ekliyor.
İki ülkenin de çok taraflılığa ve barışa adanmış olduğunu belirten Anayasa Konseyi Başkanı ve eski Fransa başbakanı Laurent Fabius da, “Bu tehlikelerle dolu dünyamızda, barışı ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak güçler olmalı ve bu, farklılıklarımızı gözardı ederek, Çin ve Fransa’nın önemli bir misyonu olmalı” ifadelerini kullanıyor.